Son zamanlarda fazlaca görmesem de bir zamanlar iş adamlarının çalışma masalarında yan yana dört topun bağlı olduğu bir oyuncak yer alırdı. En baştaki topu çekip bıraktığınızda toplar sırasıyla hareket eder, iki yönde gidip geldikten bir müddet sonra da dururlardı. Stresi aldığı, yoğunlaşmayı sağladığı, rahatlattığı vb yararları olduğu söylenilen. Kararsızlık prensibiyle çalışan bir düzenek, havanın sürtünmesiyle gittikçe yavaşlayarak uzunca bir süre sonunda dururdu. İnsanın benzer durumda yıpranması çevreyle sürtüşmelerin sonucunda sanırım o metal toplarınkinden çok daha fazladır. Psikolojik yıkımın nedeni olabilecek farklı bir ruh haline kapılıp gitmek kuvvetle olasıdır. Kısa yoldan söylemek gerekirse uzun süreli kararsızlık sürtünmeleri de arttıracağından daha zararlıdır. Ne kadar uzun ne kadar kısa ölçüsü insandan insana değişir. Her birimizin yaşadıkları, edinimleri, deneyimleri ve bunları yaşamlarına katma dereceleri birbirinden farklı olduğu için karar verme süreçlerimiz de değişiktir. Onun için genelde "en kötü karar dahi kararsızlıktan iyidir" deyişi yerleşmiştir.
Belirsizliğe
gelince konusu denizde cinayet olan filmlerde genelde tekne sisler arasında
seyreder. Sanırım hiç güneşli pırıl pırıl denizde cinayet işlenmemiştir. O
sahnede olmayan netlik filme daha ürkütücü bir hava katar. Sisli hava, gizemli
ortamlar gerilim filmlerinin temel sahneleridir. Yaşamımızdaki belirsizlikler
de benzeri biçimde bizi tedirgin edip gerilime sokarak yaşamımızı güçleştirir.
Kolaylıkla verebileceğimiz kararları almakta bizi zorlayan yine elimizdeki
yetersiz bilgilerdir. Değerlendirebileceğimiz veriler ne kadar çok ve doğruysa
ve de bizim onları verimli şekilde kullanma becerimiz ne kadar fazlaysa
belirsizlik dolayısıyla kararsızlık hali yaşamayız. Mutlu olmamız huzur içinde
yaşamımızı sürdürmemiz bu iki durumu olabildiğince yaşamımızdan çıkarmamıza
bağlı olduğu gerçeğinden hareket edersek olasıdır. Belirsizlikleri gidermenin
her zaman bizim kontrolümüz altında olamayacağını, bir şekilde sonucuna
katlanabileceğimiz bir karar vermemizin gerektiğini kabul edebilirsek yolun
önemli bir kısmını katetmiş oluruz.
Bence "ben
elimden geleni yaptım bundan sonrası nasıl hayırlısıysa öyle olsun" deyip
yani tevekkül gösterek fazlaca kafa yormamak hepimize (başta kendimize ve
sonrasında çevremizdekilere) iyi gelecektir.